Fuat ÜSTÜNDAĞ (şimdiye kadar 118 posta) | | EFE
Sen ilk torunum, ilk gözağrımsın.
Çok sevdiğimi sen de bilirsin.
Arada sor ki, gönlüm eğlensin.
Sen ilk gözağrım, canımsın EFE'm.
Dünya bir yana, sen bir yanasın.
İsterdim ki hep burda olasın.
Sevgin kalbimde, böylece kalsın.
Sen ilk gözağrım, canımsın EFE'm.
Mendilin elde, öyle yatardın.
Koşar gelirdin, beni öperdin.
Biliyorum ki sende seversin,
Sen ilk gözağrım, canımsın EFE'm.
Ece'ye hoş bak, küçük kardeşin.
Tatilde koş gel, dolaşıp gezin.
Allah hoş talih, çokömür versin.
Sen ilk gözağrım, canımsın EFE'm.
ELİNDEN
Fitne ile fesatın yalan dilinden,
Hep çekeriz hal bilmezin elinden.
Adam sıfatıyla toplumda gezen,
Yandık, kanlı yaş akıtanın elinden.
Ok gibi sözleri ciğerim delen,
O yüzden ederim ah ile figan.
Sanada kalmaz kanlı bezirgan,
İçim yanar hal bilmezin elinden.
Can alırım diyor azrailim ben,
Ağzından çıkarır sözü bilmeden.
Birine başlıyor bir laf bitmeden,
Dilim yandı söz bilmezin elinden.
Üstündağ 'ım fırsat verilse eğer.
Vururdum sırtına taş yüklü semer.
Çekip çevirirdim verirdim ayar,
Desin eyvah, ben neymişim meğer.
ESKİ DOSTLAR
Ne oldu bilemem eski dostlara,
Kaybolup gittiler akçe misali.
Bakan yok anıya ne hatıraya,
Uçarak gittiler yaprak misali.
İyi günde çoktur arayan soran,
Zor günde bulunmaz halini soran.
Hani nerde artık dosta ağlayan,
Süzülüp gittiler bir yaş misali.
Henüz yığılıpta yere yatmadık,
Tavuğa,civcive bir taş atmadık.
Dostumuzu kimselere satmadık,
Zıplayıp gittiler bir top misali.
Fuat der dostlukta maddiyat olmaz,
Düşersen arayan soran bulunmaz.
Gerçek dostbağının gülleri solmaz,
Kokar burcu burcu çiçek misali.
ESKİDEN
İlk işimiz sabah erken kalkardık,
Mala saman,koyuna ot atardık.
Malı sular hemen eve koşardık,
Ne güzel içerdik hörre aşını.
Damların üstünde çini oynardık,
Gömleklerden azmı düğme kopardık.
Elimiz üşürdü,uflar puflardık,
Yine vazgeçmezdik gıt oynamaktan.
Bazen gıtı parasına oynardık,
Giden paralara azda yanmazdık.
Epey acıkınca eve koşardık,
Ne iyi olurdu lavaş yemesi.
İlkbahar da oyun yeri basmalar
Azmı oldu zıvrığlara batmalar.
Kıymetliydi tezek,teten,yapbalar.
Yaman yanardılar çabuk sönsede.
Baharda kotanla herik ederdik,
Sabahın köründe horavel derdik.
Öğlede ğaşıla kaşık sallardık,
Yanındaki kete,nezih olsada.
Zamanı gelince çayır biçerdik,
Küzelerle su götürür içerdik.
Öğlede yoğurtla pişiyi yerdik,
Güzeldi pilava kaşık çalması.
Otu toplar sonra harman döverdik,
Tığı yığar esen yele verirdik.
Erişteyi keser bulgur döverdik,
Ne güzel olurdu kışın yemesi.
Üstündağ sanki o eskiyi gördüm,
Sizide mi eskilere götürdüm.
Olmaya sizlere bir ah çektirdim,
Yaşandı o günler mazi olsada.
ESKİDEN
Herşey ne güzeldi eskiden.
Çocukluğumuz bile.
Yazlar başkaydı,
Kışlar bambaşkaydı eskiden.
Üşümezdik nedense,
Karlara uzanırdık elense.
Geceleri masal dinlerdik,
Korkardık,bazen gülerdik.
Bu arada bolca çay içerdik.
Hepsi çekip gittiler,
O insanlar ne iyiydiler.
Radyoyu komşuda dinlerdik.
Neşeli türküler söylerdik.
Önceden hepimiz şendik.
Gam uzaktı hepimizden,
Sevdik mi tam severdik.
Hepimiz tatlı dilliydik,
Çünki şeker sudan içerdik.
Ne güzeldi türkülerimiz,
Bizi hayale daldırırdı,
Bazen ağlatır, bazen oynatırdı.
Haberimiz yoktu ölümden,
Ne yardan geçerdik ne serden.
Ne oldu ki hepsi birden dağıldı,
Eskiden ne iyi insanlar vardı.
EVLAT
Dinle evlat sana birçift sözüm var,
Yüzünü dön bana iyi kulak ver.
Sana bir öğüdüm nasihatım var,
Dikkat et çakala boğdurmasınlar.
Sanmaki gülmeye geldik dünyaya,
Girebilirmisin ırmak deryaya?
Uçacak değilsin kalırsın yaya,
Dünyanın yükünü yığdırmasınlar.
Hayatta palavra hile tuzak çok.
Üçkağıt limitsiz,yalan ayak çok.
Mert gözüküp namert, dolaşanlar çok.
Yağmur deyip dolu, yağdırmasınlar.
Yaşam için önde zorlu yollar var.
Eş dost dediklerin,yaban olurlar.
Çalışmadan yemek, hani nerde var.
Dikkat et ki teke sağdırmasınlar.
Yaparsan yanlışı hesap sorarlar,
Düz giden işini zora koyarlar.
Sanma ki rüyanı hayra yorarlar,
Uyanık ol seni kandırmasınlar.
Üstündağ der düşme, kara sevdaya.
Güzellik zannedip dalma hülyaya.
Kırılır gururun gidersin zaya,
Boş yere başını, eğdirmesinler.
EY SEVGİLİ
Henüz toprağı yeni delmiş kardelenim,
bana güç verecek güneşim sensin,
yoksa mahfolurum solarım,
beni rüzgarların oyuncağı yapma.
Kanadı kırık bir kuşum kırda,
konacak dalım sensin,
kabul etmezsen uçamam düşerim,
beni çocuklara oyuncak etme.
Bitkin bir yolcuyum yolu şaşırmış,
pusulam sensin,
sen olmazsan kaybolurum
beni, kurda kuşa yem yapma.
Bir mahkumum ayakları parangalı,
anahtarı seviyorum seni demendir,
demezsen kahrolurum, ölürüm,
beni sevda uğruna ölenlerden yapma.
EY SEVGİLİ
Hatırlıyormusun
Bir kış günüydü
Lapa lapa yağan kar altında
El ele sıkıca sarılmış,
Seni yolcu edeceğim
O uğursuz
Terminale doğru,
Aheste aheste yürüdüğümüzü.
Ne hayeller kurmuştuk.
Hayellerimizle sarhoştuk.
Sarhoştuk diyorum,
Çünki çok hoştuk.
Giderken el sallaman,
o el sallaman yok mu.
Yüreğimden birşeyler,
Birşeyler koparmıştı sanki.
Demek ki sen kopmuştun.
İşte o gün,
o gün elimden uçmuştun.
EY İNSANOĞLU
Geçmişine bakıp boşuna yanma,
Gelecek için de çok parçalanma
Dürüst ol yalana yanlışa kanma,
Birgün gideceksin kalırım sanma.
Kimler geldi neler neler ettiler
Sanki hiç gitmeyecekmiş gibiydiler
Kimi helal, kimi haram mal edindiler
Cepleri yok elleri boş, çekip gittiler.
Ne varki kendine dert ediyorsun,
Doğrul artık yavaşça,ne duruyorsun,
Gün gelince can bedenden gidecek.
Unutma, senide yılan çiyan yiyecek.
|