Fuat ÜSTÜNDAĞ (şimdiye kadar 118 posta) | | YAŞAMAK GÜZEL ŞEYDIR
Evde iyice bunalmıştım,şöyle bir balkona çıkayım dedim.Çıkp bir süre sokağı seyrettim. Mis gibi hava vardı dşarıda.Şöyle Eskihisar tarafına gidip dolaşma arzusu geldi içimden. Aceleyle banyoya girip sakallarını tıraş ettim, giyindim,hanıma seslendim.
Hanım mutfakta öğlen yemeği için birşeylerin hazırlığı telaşındaydı.
"Buyur Fuat. Bir şey mi istedin?"
"Şöyle bir dolaşalım diyecektim."
"Boş değilim. Şunlar bir haftadır bekleye bekleye sararmışlar. Ayıklayıp öğlene hazırlayacağım."
Özgür mutfağa geldi:
"Bunaldım oturmaktan haydi bırak onları çıkalım. Sonra yaparsın!"
"Siz çıkıp dolaşın benim çok işim var. Bir sürü çamaşır yığıldı. Akşama kadar ancak bitirebilirim."
Özgür ses etmeden ayakkabılarını ayaklarına geçirip, usulca çıktı. Kapıda dikilip bir süre mahalleyi seyretti. Sokakta park etmiş arabaların arasında oynayan çocuklara hayran hayran baktı. Sonra yürüdü.
Biraz sonra bende dışarı çıktım.Kaldırımda biraz sağa sola bakındıktan sonra telefonumu cebimden çıkardım.
Alo Efe'cik nasılsın?
"İyiyim dede sen nasılsın?"
"Hava çok güzel değil mi?"
"Ooo evet. Emsalsiz."
" Biliyor musun, içimden biraz dolaşmak geliyor."
" Sesli sesli güldü Efe'cik.
"Babana söyle Eskihisar'a deniz kıyısına gidelim. Hava almış oluruz."
"iyi olurda, ama, babama bi sorayım" dedi ve telefon kapandı.
Aradan yarım saat geçmemişti ki telefonum çaldı. Arayan Efe'cik ti."Dede nerdesin biz geliyoruz."Nihayati bulşmuştuk.Eskihisar'da çamlıktaydık.Az ötede bir küme sarı çiçek, rüzgar değdikçe nazlı nazlı sallanıyordu. Efe eğilip birini koparttı. Bir kaç kez üst üste kokladı, beğendi kokuyu. Birkaç tane daha koparttı. Bir an hepsini koparmak istedi, ama vazgeçti. Elindeki çiçeklerin yarısını bana verdi."Dönüşümüzde koparıp anneanneme götürürüm." Derken keyifli. keyifli gülüyordu. Sonra bildiği bir şarkının sözcüklerini mırıldanarak yürüdü.
Bir yanda Marmaranın mavi suları, bir yanda yazlık bahçeler,çam ağaçları ve diğer yanda Eskihisar araba vapurlarına doğru uzayan simsiyah bir yol. Biraz ötemizde çimenlerin üstüne, iki yaşlı hanım oturmuş güneşleniyorlardı. önlerinden geçerken durduk. Sokulup kibarca hanımları selamladık.Efe elindeki çiçekleri onlara verdi.
Sevindiler. Feri çekilmiş gözlerinde bir sevgi parıltısı dolaştı. Buruşuk yanakları, renk değiştirip pembeleşti. ikisi de sevecenlikle teşekkür ettiler. Mutlu mutlu gülümseyerek ardımızdan el salladılar.
Biraz ilerlede köpeğinin ipine tutunmuş, ağır vücudunu zorla taşıyarak tembel tembel yürüyen bir bayan. Birbirlerine sarılmış, çimenliklerin üstüne uzanmış öpüşen bir çift. Koşarken düşüp ağlayan çocuğunu susturmaya çalışan bayan.Birbirlerine destek olmuş gezinen yaşlı çift.
Az ileride de mahalle komşumuz Giresun'lu Remzi usta, karısı, kızı ve oğluyla piknik yapıyorlardı. Onlara doğru yürüdük.
Remzi usta belden yukarısı çıplak bir halde çimenlere serdikleri battaniyenin üstüne uzanmış güneşleniyordu.
Karısı mangalı yakmaya çalışıyordu. Kızı kuzu pirzolalarına, tavuk butlarına tuz, biber serpiyor, oğlu yeşil soğan, biber, domatesle salata yapıyordu.
Ne haber komşu,diye seslenince Remzi usta başını kaldırıp bize baktı.
"Şu keyfe bak hele! Beylerde var mı bu bendeki keyif?"
dedi.
"Tabiki yok" dedim. Remzi usta doğrulup oturdu.
"Buyur otur Hocam" dedi.
Remzi usta nın karısı başından kaymış örtüsünü düzeltti.
"Yaşamak güzeldir. Elde fırsat varken bugünleri değerlendirmeli, elimizden geleni yapıyoruz" derken doğruyu söylüyordu.
Remzi usta toplanan battaniyeyi iyice yaydı.
"Efe gülümseyerek Remzi usta ya baktı ve Remzi usta nın yanına oturduk. Efe'nin gözleri denizin üstünde eksik olmayan motorlardaydı.
Remzi usta bizi doyurmadan bırakmamıştı.
Sağlıklı kalın.
|