% 47 oranında milletin desteğini almış bir parti kapatılabilir mi? bu soruyu biraz incelememiz lazım. en son yarıyıl tatilinde 15 milyon öğrencinin tatile çıktığını okuduk gazetelerde. yani nüfusun 15 milyonu henüz oy vermiyor. okul çağı öncesi bebeklerimizide eklersek rakam 20 milyona yaklaşıyor. yani oy veren insan sayısı yaklaşık 50 milyon kişi. bunun % 47 si 23.5 milyon kişi yapıyor. seçimlerden önce 8 milyon aileye bedava kömür dağıtıldığı göz önüne alındığında, her aileden iki oy alınsa 16 milyon oy yapıyor. şimdi bu insanların çoğunun cumhuriyet, laiklik, şeriat, devletin ortak serveti toprağın satılamazlığı konularıyla çok fazla ilgilendikleri söylenemez. onlar için bodrumlarındaki yaklaşık 800 kilo kömür oldukça yeterli bir değerdir. çünkü 8 milyon aileye 6 milyon ton kömür dağıtılmıştır. aile başına bir ton bile düşmemektedir. tabii bazı ailelerin oy potansiyeli yüksek olunca kömür miktarında artma olabilir. ancak bu haksızlık sayılmaz. ne kaa para o kaa köfte felsefesi bunu gerektirir. 25 milyonda 16 milyon oyun kökeni ortaya çıkmaktadır. bu 16 milyon oyun sahibi herhalde allah devletimize zeval vermesin diye dua etmektedir. çünkü devletten hakettiklerini almış, gönül rahatlığıyla harcamaktadırlar. ancak herkes devletine yaptığı hizmetiyle ödüllendirilir. yani bir profesör maaşını haketmelidir ve gönül rahatlığıyla harcamalıdır. buna kimse karışamaz. aynı şekilde başbakanda böyledir. hizmet ettiği yerden ödülünü alması kaçınılmazdır. allah dilediğine dilediği kadar rızık verir. bu kimi kulları için bir miktar kömürdür. kimi kulları için bir kaç milyar dolardır. elbetteki allah'ın serveti geniştir. zaten kulların görevi servetlerini sağlayana hamdetmektir. bu yüzden kullar "hamdolsun istediğimizi aldık" diyerek tanrılarına hamd ederler. % 47 oy almış partilerin kapatılması doğru mudur? bu konuda cidden düşünmeliyiz. şimdi siyasi partilerin belli bir strateji izleyerek hedefledikleri oy kitlesine ulaşmaları mümkündür. bir parti çıkıp ben size evinize kışlık kömürünüzü alabilmeniz için iş bulacağım diye söz verebilir, bir başka parti sizin kömür almak için çalışmanıza gerek yok. ben size bedava kömür dağıtırm. gerisine karışmanıza gerek yok. ülkeyi bölüşmek konusundada narin zekanızı yormayın. o meseleyi biz hallederiz diyebilir. seçim oyu verecek olana bırakılır. şimdi anayasanın değişmez ve hatta değiştirilmesi teklif dahi edilemez ilkeleri hakkında konuşalım. bu ilkeleri kurucu meclis belirlemiştir. meclis insanların kuruğu bir topluluktur. değişmez kurallar sadece allah'ın kurallarıdır, geri kalan herşey değişebilir. sayın başbakanın söylediği gibi "eğer millet istiyorsa laiklik kaldırılabilir" bizim görevimiz bu değişmez ve değiştirilmesi teklif edilemez ilkeleri anlamaktır. ilkeleri anlarız. akla mantığa uygunsa kabul ederiz. değilse değiştiririz. cumhuriyet; bir ülkede yaşayan insanların toplum yönetiminde söz sahibi olmaları ilkesine dayanan bir rejimdir. ülke geneli müslüman olduğu düşünülürse, müslümanların yöneticilerini adil insanların arasından seçmeleri islam dinine uygundur. cumhuriyet bana akla yatkın gibi görünüyor. tabii herhangi biri akla yatkın bulmayabilir. fikrini açıklamasında bence sakınca yoktur. ancak kişi aklınında sorgulanabileceğini düşünmelidir. karşıma geçipte cumhuriyetin akla uygun olmadığını savunursanız, ben sizin aklınızıda sorgularım. gelelim diğer önemli ilke laikliğe, laikliğin ne şartlar altında kabul edildiğine bir bakmalıyız. laiklik görüşmelerinden bir gün önce atatürk mebuslara "yarın laiklik görüşmeleri yapacağız. hepiniz bakara suresini 186. ayete kadar okuyup görüşmelere öyle gelin" demiştir. bilindiği gibi bakara suresi islam dininin temel esaslarını anlatan suredir. "kimseyi dine zorlamayın. dininizi açıklayın, eğer inanmazsa senin dinin sana benim dinim bana deyin. allah herkesin gizlediklerinide söylediklerinide bilmektedir, insanlar için hayırda şerde allahtandır" bizim dinimizin barışçıl bir din olduğunu anlatan ifadelerdir bunlar. laikliğe devam edelim. kimsenin dinine karışmamak allah'ın emri iken, laikliği dinsizlik olarak nitelendirmek sanırım biraz ayıp oluyor. çünkü laiklik din ve vicdan özgürlüğünün teminatıdır. kimisi dinini risalelerden öğrenir, kimisi kuran'dan. insanların dini bu dünyada onlar için çıkar sağlamaz. şimdi biz senin dinin sana benim dinim bana mantığına inanırız. sen risaleden sorguya çekileceğine inanıyorsan biz bu konuda ne yapabiliriz. hayırda şerde allah'tandır. "insanlar laik olmaz. devlet laik olur. ben müslümanım" bu ifadedeki devletin uzaydan geldiği açıkça anlaşılmaktadır. belli ki bu sözü söyleyen adamın devletini insanlar değil, uzaylılar kurmuş. (kızmayın, bir insan toprağına yabancı olabilir.) işin aslı insanlar laik olabilir. çünkü laiklik adam olmaktır. adam gibi adam olup din ve devlet işlerini ayırmaktır. devlet laik olur mu? evet olur. adam gibi adamlar devleti yönetirse devlet laik olur. bir insan müslüman olabilir mi? elbette olabilir. bir insan dilediği dine inanmakta özgürdür. bu özgürlüğü insana doğrudan doğruya allah vermiştir. hiç kimse engelleyemez. engellemeyi düşünemez. eğer sen laiklik ilkesini anayasada delerek bir şeyler planlıyorsan, cumhuriyet ve laiklik kendisini korur. elbetteki sizin ortaklarınızla bazı planlarınız (yada hayalleriniz) olabilir. ne bileyim, örneğin siz amerikan bayrağı altında bir ılımlı islam hilafetinde mesut bahtiyar yaşamayı hayal ediyor olabilirsiniz.. ancak bu bayrağı ankara'ya ya da istanbula dikmeyi planlıyorsanız, bunu demokrasi yöntemiyle yapamazsınız. kesinlikle savaşmanız gerekir. savaşacak rakip bulamyacağınızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz tek başıma kalsam bile ben sizinle savaşırım. çünkü ben dinimi amerikada öğrenmiyorum. benim okuduğum kitap dinime saldırı olursa buna karşı savaşmayı öğütlüyor. sonunda şehadet vaadediyor. siz ölmekten korkuyor olabilirsiniz. gerçektende öte tarafta yapılan düğünlerde milyar dolarlar toplanan düğünler yapılmıyor. bu yüzden sizin kaybınız çok büyük olabilir. sonuç olarak; parti kapatılmalı mıdır? bu konu tartışılır. ama zihniyet kapatılmalı mıdır? evet bu zihniyet kesinkes kapatılmalıdır.